Dağ/Rota: Mangırcı Dağı (3000m) / Klasik Rotası (Güneybatı Sırtı ve Yüzü Rotası)
Yer/Bölge: Aladağlar
Rapor Yazarı: Reyhan Çağaç
Tarih: 18 Temmuz 2020
Süre: 12 Saat
Hava Durumu: Çoğunlukla açık ve güneşli, akşama doğru bulutlu ve hafif yağmurlu
Ekip: Batuhan Atılgan, Reyhan Çağaç
Ekipmanlar: Kamp Malzemeleri, Baton, İlk Yardım Seti
Batu ile 17 Temmuz Cuma günü nihai şeklini verdiğimiz tırmanış planına göre, 18 Temmuz Cumartesi sabahı kahvaltımızı yapıp bir gecelik kamp malzemelerimiz ile Sarımemedin Yurdu’ndaki kampımızdan ayrılacak, Alaca yaylası patikasının sonunda kamp yükümüzü dönüşte Alaca yaylada kamp atmak üzere bırakacak ve gözümüze kestirdiğimiz üç zirvenin tırmanışını yapacaktık. Bu üç zirve, Aladağlar Dağcılık ve Tırmanış Rehberi’nde adı geçen Büyük Mangırcı (aslında Mangırcı Duvarı ve Katırkayası’nın kütlesi), Mangırcı II (aslında Katırkayası) ve İkibaş Kuzey Kulesi (aslında Mangırcı Dağı!) olarak adlandırılmıştı.
Raporun devamında -dağcılar arasında da kullanıldığı gibi- yukarıdaki paragrafta parantez içinde belirttiğim dağ isimlerini kullanacağım.
18 Temmuz Cumartesi sabahı 8.07’de İstanbullu, Ankaralı dağcılık kulüplerinin ve Aladağlar yerlilerinin farklı isimlendirmeleri sonucu ortaya çıkan karışıklıktan bihaber kamp yükümüz ile birlikte yola koyulduk. Kaletepe ile Mangırcı Duvarı arasında kalan Mangırcı vadisinin ormanın içinde kalan belirgin patikasının sonuna vardığımızda saatimiz 8.50’yi gösteriyordu. Burada ufak bir mola verdikten sonra sağ tarafımızda kalan Alaca yaylası patikasını takip ederek 9.40’ta Ortaburun kuzeydoğu duvarının dibine ulaştık. Bir süre Ortaburun duvarının dibindeki patikadan ilerledikten sonra Alaca yaylası patikasının artık birbirine karışmış olan zikzaklı katır patikası etabını tamamlayıp 11.20’de sol tarafa dönmüştük. Burada iki büyük kaya bloğunun altına kamp yükümüzü bıraktık ve 12.00’da zirve çantalarımızla yeniden yola koyulduk.
Tırmanmayı planladığımız ilk zirveler rehberde adı geçen Katırkayası’nın kütlesi ve Katırkayası olduğu için boğazın solundan, Mangırcı Duvarı kütlesine doğru yürümeye devam ettik. 13.35’te bu iki zirve arasındaki sırta ulaştık. Sol tarafımızda Mangırcı Duvarı’nın kuzeydoğusu, sağ tarafımızda ise Katırkayası’nın güneybatı hattı görünüyordu. İki tarafımızdaki kütlelerin kaya etaplarını iyice inceledik ve rehberde Mangırcı Dağı klasik rotası için yazan II, III-‘lik kaya tırmanışı derecelerinden daha yüksek (IV+,VI) kaya tırmanışı dereceleriyle karşı karşıya olduğumuzu anladık. Yanımızda herhangi bir teknik ekipman (ip, kask, vs.) olmadığı için bu etaplardan birine girerek risk almak istemedik. Telefonumuzun çekmesiyle üniversitedeki dağcılık kulübünden eğitmenimiz ve halen de bir yol göstericimiz olan Tafa’yı görüntülü aradık. Manzarasına hayran kaldığımız bu sırtta biraz mola verdikten sonra Tafa’dan aldığımız aydınlatıcı yol tarifiyle tekrar yola koyulduk. 14.30’da Katırkayası ve boğaz tabanı arasındaki büyük kaya blokları üzerinden yatay bir hat izleyerek Katırkayası ve Mangırcı Dağı arasındaki bele ulaştık. 14.42’de Mangırcı Dağı’nın kısa çarşak etabının başındaydık. Çarşak etabını bitirdiğimizde, Batu ile, Tafa’nın bahsettiği tıkaç kayayı aramaya koyulduk. Öyle ki her gördüğümüz kaya parçasını tıkaç kayaya benzetmeye başlamıştık. Bu sebeple, 15.08’de zirve kütlesinin uygun gördüğümüz ama aslında klasik rotanın dışında kalan bir kısmından yükselmeye başladık. Derecesinin zorluğuna ve hattı devam etmenin riskli olduğuna karar verdikten sonra geri indik. Kaldığımız yerden yürüyüş ve sonrasında II,III- derecelik kaya tırmanışlarıyla zirveye doğru tırmanmaya devam ettik. Yükseldiğimizde doğru yolda olduğumuzu anladık. 15.45’te Mangırcı Dağı zirvesine ulaştık.
Hava güzel olduğu için zirvede yarım saat kadar kaldık, bir şeyler atıştırıp fotoğraf çekimi yaptıktan sonra 16.15’te inişe geçtik. Çarşak etabını indikten sonra geldiğimiz yoldan değil de sol tarafımızdaki kayalıktan indik. Batu da ben de kayada daha rahat ilerlediğimiz için boğazın sonuna inişimiz daha keyifli ve hızlı oldu. Bu sırada yağmur atıştırmaya başladı. Adımlarımızı biraz hızlandırdık, 19.00’da çantalarımızı bıraktığımız yerden alıp Alaca yaylasına doğru yol aldık. Yaylanın bekçilerinden “kafası kırık” çoban köpeği olan Çolak’ın akşam yemeği olmamak için Çoban Hasan’ı önceden arayıp haber vermiş olmanın rahatlığıyla 20.00 civarı yaylaya indik ve hemen çadırımızı kurduk. Biraz esneme hareketi yaptıktan sonra çadıra girdik. 20.45’te akşam yemeğimizi yedikten sonra daha yorucu geçecek ertesi gün için 22.00 civarı uykuya daldık.
Çıkarımlar:
1. Yaz aylarında yapacağım tırmanışlarda (yol üzerinde su kaynağı yoksa) en az 1.5 litre su almalıymışım.
2. Dağlar uzaktan hep başka görünür. Rotayı, bölgeyi iyi tanımak gerekiyor.
3. En önemlisi, üç boyutlu haritalara gerçekten ihtiyaç var!