Doğada Zaman Geçirenlerin Bilmesi Gereken 7 “İz Bırakmama” Prensibi

Ülkemizde son zamanlarda dağcılık, doğa yürüyüşleri ve tırmanış gibi doğa sporları yaygınlaştıkça onların getirdikleri uzun vadeli sorunlarla da yavaş yavaş karşılaşmaya başlıyoruz. Özünde sadece doğa sporları yapanları değil, doğada zaman geçiren herkesin az da olsa oluşmasında payı olan bu sorunlar kaya tırmanışçılarını ilgilendirdiği kadar doğada günübirlik aktiviteler gerçekleştiren kişileri de ilgilendirmektedir. Türkiye’de de doğaya artan ilgi ile özellikle çok kolay çözülebilecek olan çöp sorunu bu örneklerin başında gelmektedir.

Diğer ülkelerde doğada yapılan sporların nispeten hızlı gelişmesi sebebiyle bu konuda oluşan duyarlılık Türkiye’ye nazaran daha erken bir doğa bilincinin ve buna bağlı olarak belirli bir kurallar bütününün oluşmasına olanak sağlamıştır. Bu amaçla belirlenen İz Bırakmama (Leave No Trace) prensipleri daha sonra aynı isimde bir organizasyonun da kurulmasına aracı olmuştur. Bu organizasyon, insanın doğaya verdiği zararı en aza indirgemek ve doğadaki faaliyetlerini sürdürülebilir kılmak için 25 yıla yakın bir süredir çalışmaktadır.

leave no trace for outdoor ethics iz bırakmama
📷: Leave No Trace Center for Outdoor Ethics

Bu organizasyonun belirlediği yedi ana prensip, doğadaki insanın geçtiği yerlerde hiç orada bulunmamış gibi olmasını amaçlar. Geçtiğiniz bölgede kalıcı bir değişikliğe sebep olmamak, doğanın işleyişine herhangi bir şekilde müdahale etmemek bu prensiplerin odağındadır. Bu yedi prensip ise şu şekildedir:

  1. Planlı ve hazırlıklı ol
  2. Seyahatlerini ve kampını dayanıklı zeminde yap
  3. Atığını uygun şekilde imha et
  4. Bulduklarını yerinde bırak
  5. Kamp ateşinin etkilerini en aza indirge
  6. Doğal yaşama saygılı ol
  7. Diğer ziyaretçileri de düşün

Bahsedilen yedi kural ilk bakışta çok basit görünse de bu maddelerin içeriklerinde kastedilenler göründüklerinden daha derindir. Doğayla olan ilişkimizde bazen düşünmediğimiz sonuçlara sebep olabilecek aksiyonlarımızı en aza indirgememize yardımcı olacak bu prensiplerin açıklamalarına birlikte bakalım.

İlginizi çekebilir: Derin Ekoloji: Çevre Odaklı bir Dünya Algısı 

1. Planlı ve hazırlıklı ol!

Buradaki planlama ve hazırlık aşamasında kastedilenler sizin doğadaki güvenliğiniz için olduğu kadar doğanın da sizin aksiyonlarınızdan olabildiğince az etkilenmesi içindir. Aydınlatıcı bir ilk örnek olarak, eksik veya yanlış planladığınız bir faaliyette arama kurtarmaya ihtiyaç duyduğunuz takdirde sizi aramak için normal şartlar altında asla orada bulunmayacak bir helikopterin ve onlarca insanın doğada bırakacağı iz, oradaki doğal yaşamın güvenli bir bölge arayışıyla daha uzaklara kaçmasına, yavru sahibi olan hayvanların avlanamamasına, hatta av bölgelerini değiştirmesine ve daha pek çok geri alınması insan kontrolünde olmayan değişikliğe sebep olabilir.

Doğadaki faaliyetlerinizi planlarken dikkat etmeniz gerekenlerin başında, siz ve grubunuzun hedeflerini belirlemek gelir. Bunları seyahatinizin öncesinde açıkça konuşup sınırları belirlemeniz, siz ve grubunuzun istenmeyen bir durumla karşılaşması riskini azaltır. Burada özellikle dikkat edilmesi gereken bir husus ise katılımcıların yetileri ve kapasitelerinin önceden açık bir şekilde konuşulup belirlenmesidir. Kondisyonu günde 50 kilometre yürümek için yeterli olmayan bir katılımcının iyimser düşüncelerle, özellikle arada karar değiştirip herhangi bir şekilde dönüşünü sağlayacak bir imkân olmayan yürüyüşlere katılımı, sizi plansız ve kampa elverişli olmayan bir bölgede kamp yapmaya zorlayabilir, planladığınız hızda su kaynaklarına yetişmekten alıkoyabilir ve daha da kötüsü sakatlık gibi durumlara, arama kurtarma senaryolarına sebep olabilir.

leave no trace doğa şelale batuhan atılgan
Vatnajökull Milli Parkı / İzlanda, 2017. 📷: Batuhan Atılgan, Macerita

Bölge hakkında ayrıntılı araştırma yapmak, katılımcıların düzeyinin o faaliyet için yeterli olup olmadığını belirlemek için önemli olduğu kadar, faaliyet süresince tatsız sürprizlerle karşılaşmamanız için de elzemdir. Faaliyeti planladığınız bölgeye ait yazılı kaynaklar ve haritalar edinmeniz, örneğin uzun yürüyüşler planlıyorsanız su kaynaklarının konumlarına ve kendi kondisyonunuza göre plan yapmanız gerekir. Ulaşabildiğiniz takdirde bölgedeki yerel otoritelere (jandarma, muhtar gibi) ulaşıp faaliyet bölgenizin durumu hakkında bilgi almanız yararınıza olacaktır. Zira bir örnek olarak mevsim normallerinin üzerindeki sıcaklar bazı bölgelerde elinizdeki yazılı kaynağa göre su olması gereken noktaların artık kurumuş olmasına sebep olmuş olabilir. Hatta üzücüdür ki Türkiye’de sayısı gittikçe artan maden ocakları, St. Paul ve Karia yolu üzerinde yürüyüşçülerin yürüdüğü işaretlenmiş kısımlara yer yer maden hafriyatını dökmektedirler. Bu sizin bir anda tepeden düşen yüzlerce kiloluk kayalarla karşılaşmanız anlamına gelebilir. Bu sebeple geçmeyi planladığınız bölgede ulaşabildiğiniz takdirde yerel kaynaklardan güncel bilgiler almak önemlidir.

Bir diğer husus, plan aşamasında mevsim şartlarını da göz önünde bulundurarak malzeme götürmeniz ve bu malzemelerin geride iz bırakmama prensibine uygun olarak üretilmiş olmasıdır. Kış mevsiminde yaptığınız bir faaliyette yeterli izolasyon sağlayacak giysiler almanız faaliyetin risk faktörlerini azaltır ancak izolasyonu sağlayan giysilerinizin de doğada bir ayak izi vardır. Kaz tüyü mont gibi izolasyon katmanlarının veya deri botlarınızın doğada bir izi vardır. Bunu sıfıra indiremiyorsanız bile en aza indirgemeye çalışan üreticileri seçmeniz faydalı olacaktır.

Faaliyetin yapılacağı bölgenin kültürünü ve resmi kurallarını da bu plan aşamasında öğrenmek sizin sorumluluğunuzdur. Bir örnek olarak, Yunanistan’daki Athos Dağı yerel halk için kutsaldır ve özerk bir hükümet tarafından yönetime tabidir, eteklerindeki Ortodoks manastırı bünyesi haricindekilerin çıkması yasaktır. Faaliyet bölgenizin kültürüne aykırı ve saygısız görülebilecek hareketlerden kaçınmanız gerekir. Bazı bölgelerde belirli sayının üzerinde gruplar halinde yürümek yasak olabilir. Bu sebeple, bölgeye gitmeden önce bu ve benzeri kuralları ve bölge kültürünü öğrenip ona göre hareket etmek sizin sorumluluğunuzdadır.

kutsal athos dağı yunanistan
Athos Dağı, Yunanistan. 📷: Aleksei Simonenko

2. Seyahatlerini ve kampını dayanıklı zeminde yap!

Dayanıklı zemin ile kast edilen, insan varlığının etkilerinin hissedilmeyeceği yerlerde yürümek ve kamp yapmaktır. Eğer kaya bir zeminde yürüyor/kamp yapıyorsanız orada olduğunuza dair geride bir iz bırakmamış olursunuz. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus bölgenin sizin faaliyetinizden ne kadar etkilendiğidir. Kaya, kum ve çakıl zeminler, kar ve buz gibi geçici zeminler burada en iyi alternatiflerdir. Ancak yaşayan bir bitki örtüsüne sahip bir yerdeyseniz burada dikkat etmeniz gereken bulunduğunuz yere verdiğiniz zararın kalıcı olmamasıdır. Yabani otlar ezilmeyi ve üzerlerindeki bir çadırı kaldırabilir, ancak kırabileceğiniz ve ölümüne sebep olabileceğiniz mantar vb. gibi bitkilere dikkat etmelisiniz.

Coğrafyamızda az bulunan ve daha ziyade çöl iklimlerinde bulunan alg, mantar, yosun ve bakteri gibi canlılar tarafından oluşturulan ve mikrobiyolojik kabuk diye tabir edilen yüzeylere ise mecbur kalmadıkça basmamanız ve asla kamp kurmamanız gereklidir. Bu yüzeylerin sadece üzerine basarak bile geri dönüşü olmayan zararlar verebilirsiniz.

yaşayan mikrobiyolojik kabuk
Yaşayan Mikrobiyolojik Kabuk. 📷: Britannica

 Eğer su kenarında kamp yapıyorsanız ve doğal hayatın zengin olduğu bir bölgedeyseniz, bu su kaynağının veya akarsuyun kıyısından hayvanların güvenli bir şekilde geçebileceği şekilde pay bırakmanız önemlidir. Özellikle akarsuların kıyısı boyunca hatları takip eden hayvanların seyahat koridorlarına girmemek için gerekli mesafe 70 adımdır. Var olan bir yürüyüş rotasında iseniz kamp için sizden öncekilerin kullandığı noktaları kullanmanız, doğayı daha fazla rahatsız etmemiş olmanız açısından faydalıdır.

3. Atığını uygun şekilde imha et!

Atıktan bahsettiğimizde ilk aklımıza gelen çöptür. Çantanıza koyup doğaya getirdiğiniz her şey çantanıza geri girmek zorundadır. Uygun şartlar altında çöpünüzü atana kadar getirdiğiniz her şeyin çantanızda durması sizin sorumluluğunuzdadır. Buna ek olarak, doğada pişirdiğiniz yemeklerin yağlarını ve atıklarını da doğada bırakmamanız gerekir. Bu noktada, pişirdiğiniz yemeğin atıklarının kokusuna aldanıp kendisine zararı olacak yemek kalıntılarını yiyebilecek canlıları düşünmelisiniz. Burada kulağınıza küpe olması gereken söz “Sizinle gelen, sizinle gider.” olmalıdır.

Organik meyve atıklarını dahi doğaya atarken dikkat etmeniz gereken kurallar vardır. O coğrafyada bulunmayan bitkilerin organik atıklarını da yanınızda geri götürmelisiniz. Bu organik atıklar, oraya ait olmayan istilacı karakterde türler olabilir ve doğal dengeyi bozabilir. Buna ek olarak, coğrafyaya yabancı yiyeceklerin kokusunu alan yaban hayvanları farklı olana yönelebilirler. Bir örnek olarak, muz yetişmeyen bir coğrafyada eğer muz kabuğunuzu atarsanız, koku alma duyusu oldukça gelişmiş olan domuzlar bu kokuya doğru geleceklerdir.

Atık suyunuz da dikkat etmeniz gereken bir diğer konudur. Eğer mutfak gereçlerinizi yıkayacaksanız bunu asla su kaynaklarının içerisinde yapmamanız gerekir. Göllerin ve akarsuların içerisinde bulaşık yıkamamalı, asla deterjan benzeri kimyasallar kullanmamalısınız. Bu noktada, doğa dostu temizlik ürünleri imdadınıza yetişecektir. Yüksek oranda biyolojik çözünürlüklü ve hiçbir hayvansal katkılı hammadde içermeyen temizlik ürünleri üreten Deniz Temiz Derneği / TURMEPA ürünlerinin detaylarına bu link üzerinden ulaşabilirsiniz. Bulaşıkları yıkarken izlenecek yol, su kaynağından uzağa taşınacak suyla bulaşıklarınızı yıkamak ve bulaşık suyunuzu aynı noktaya denk gelmeyecek şekilde yayarak dökmek olmalıdır. Eğer koku alma duyusu güçlü hayvanların olduğu bir coğrafyada iseniz bu suyu kampınızdan uzağa dökmelisiniz. Sabun, biyolojik olarak çözünür bir temizlik ürünü olsa da doğada kullanımı en aza indirgenmelidir, kullanılmaya devam edildiği noktada da doğaya en az etkiyi bırakan seçenekler tercih edilmelidir ve doğal yaşamın su ihtiyacı için kullandığı kaynaklara sokulmamalıdır. Buna ek olarak, eğer vücudunuza güneş kremi benzeri ürünler sürdüyseniz özellikle dağ gölleri gibi kısıtlı suyun bulunduğu yerlere girmemelisiniz.

kapılı gölller verçenik dağı batuhan atılgan
Kapılı Gölller / Verçenik, 2018. 📷: Batuhan Atılgan, Macerita

İnsan atığına dahil olan bir diğer başlık ise insan dışkısıdır. Yurdumuzda benzeri uygulamalar henüz bulunmasa da Amerika ve Avrupa’da yürüyüş yollarının çoğunda insan dışkısını açıkta bırakmak yasaktır. Bunun için çözüm olarak kedi deliği denen sistem kullanılır. Yürüyüşçüler yanlarında oldukça hafif olan küçük el kürekleri ile 10 santim derinliğinde çukurlar açıp tuvaletlerini yaptıktan sonra üzerini kapatmak ile yükümlülerdir. Özellikle insan trafiğinin çok yoğun olduğu milli parklar bu yöntemi de kabul etmeyip milli parktan çıkarken sizden dışkınızı poşetler içerisinde bir ortalama miktara göre talep etmektedirler.

4. Bulduklarını yerinde bırak!

Geçtiğiniz rotalarda veya kamp yaptığınız alanlarda bulduklarınızı yerinde bırakmanız gerekir. Sizin elinize aldığınız bir dal parçası bir kuşun yuvasını yapmak için kullanacağı bir yapı malzemesi olabilir. Milli parkların çoğundan bölgenin bitkilerini dahi çıkarmak yasaktır. Hatta yurt dışında bazı parklarda yerden alınan kuru bir ağaç dalı ve yaprak bile bu kategoridedir. Örneğin yemeğiniz için park içerisinde ihtiyacınız kadar kekik koparabilirsiniz, ama çantanıza doldurup götürmenize izin verilmez. Tekrar hatırlatmamız gerekir ki burada amaç doğada “iz bırakmamaktır”. Hedefiniz sizin geçtiğiniz yerleri asla orada olmamışsınız gibi bırakmanızdır.

Eğer belirlenmiş bir kamp alanında değilseniz, kamp yaptığınız bölgeyi kaldığınız süre boyunca daha konforlu hale getirmeye çalışmamalısınız: taşları üst üste koyup sandalyeler, masalar yapmamanız gerekir. Eğer bunu yaptıysanız bile, kamp alanınızı terk ederken bölgeyi bulduğunuz halde bırakmalısınız. Unutmamalısınız ki ideal kamp alanları hazırlanmaz, bulunur.

Yemek için kullanmayacaksanız bitkileri koparmaktan kaçınmalısınız. Bir bölgede yüzlerce bulunan çiçekten iki adet koparsanız bir şey fark etmeyeceğini düşünebilirsiniz, ancak oradan geçen yüzlerce yürüyüşçünün de bu böyle düşündüğü senaryoda bölgede çiçek kalmayacağının bilincinde olmalısınız. Yemeğinize koyduğunuz bitki vb. kaynakları kullanırken de sizin kullanımınız sebebiyle bölgedeki varlığı tehlikeye girecek bitkileri kullanmaktan kaçınmalısınız. Yavaş gelişen ve az sayıda büyüyen kaynaklara, oradan geçmekte olan sizden ziyade bölgedeki doğal hayatın ihtiyaç duyduğunu unutmayın.

aladağlar çiçek
Aladağlar'da bir çiçek. 📷: Reyhan Çağaç, Macerita

Seyahatiniz sırasında sadece doğal kaynaklara değil, kültürel mirasın bir parçası olan objelere de iz bırakmayacak şekilde yaklaşmanız önemlidir. Doğal oluşumlardan parçalar koparmak, antik sitelerden anı olarak taş götürmek gibi eylemlerin ve bu eylemleri gerçekleştiren kişilerin sayısı arttıkça sizden sonra geleceklere gezip görecek hiçbir şey kalmamasına sebep olabilir. Bulduğunuz herhangi bir objeyi inceleyip tadını çıkarmakta özgürsünüz (objede veya parçası olduğu yapıda iz bırakmayacak şekilde), ancak bu tecrübeyi sizden sonra gelenlerden esirgememelisiniz.

5. Kamp ateşinin etkilerini en aza indirge!

Gelişen teknoloji ile birlikte 70 grama kadar düşen kamp ocakları ve küçük kartuşlar artık doğada zaman geçiren her kampçının çantasında kendisine yer edinmektedir. Bu ekipmanlar, taşıdığınız yükü en aza indirgedikleri gibi sizin doğada bıraktığınız izi de en aza indirgemektedirler. Her hava koşulunda kullanabileceğiniz bu tip ocaklar sizin doğada zaman geçirdiğiniz faaliyetlerinizde ilk tercihiniz olmalıdır.

Eğer kamp ocağı kullanmayacaksanız ilk düşünmeniz gereken şey ateş yakmanızın ne kadar gerekli olduğudur. Ticari kamp alanlarında önceden hazırlanmış ateş çukurları doğaya hasar vermenizi engeller. Bu tip yerleri ateş yakmak için kullanabilirsiniz. Burada dikkat etmeniz gereken bir diğer konu da yerel otoritelerin o bölgede ateş yakılması konusundaki kurallarıdır. Bazı parklarda kamp ocakları haricinde ateş yakmak yasaktır. Bu konuda önceden bilgi edinmek daha önce de bahsettiğimiz gibi sizin sorumluluğunuzdadır.

Ancak eğer doğada daha önce ateş yakılmamış bir yerde ateş yakacaksanız veya yakmak zorunda kaldıysanız buradaki etkilerinizi en aza indirgemelisiniz. Kullandığınız odun ve kuru ot gibi yakacakların doğada eksikliğinin hissedilmeyeceğine, oradaki yaşamı kalıcı olarak değiştirmemesine dikkat etmelisiniz. Özellikle yükselti arttıkça seyrelen orman sınırlarında iseniz buralarda kullandığınız yakacaklar o coğrafyanın sınırlı kaynaklarındandır. Bu sebeple, buradan yakacaklarınızı alırken doğal yaşama zarar vermediğinize emin olmanız gerekir.

kamp ateşi doğa
📷: Timothy Meinberg

Yaşayan bir bitki örtüsünün olduğu yerlerden ziyade toprak alanları seçmeli ve bu toprak alanların da direkt olarak üzerinde ateş yakmamaya dikkat etmelisiniz. Yapmanız gereken ateş yakmadan önce ısının altındaki topraktaki yaşamı öldürmemesi için ateş yakacağınız bölgede -etraftan toplayacağınız mümkünse çakıl benzeri bir tabakayla- toprak ile ateşiniz arasında izolasyon katı oluşturmaktır. Bu konuda daha dikkatli olmak isteyenler toprak ile çakıl tabakası arasına ıslak bir kumaş serebilirler.

Orman yangınları her yıl doğaya geri dönülemez zararlar vermektedir. Bu yüzden, yaktığınız ateşi başıboş bırakmamak ve işiniz bittikten sonra söndürmek sizin sorumluluğunuzdur ve çok önemlidir.

6. Doğal yaşama saygılı ol!

Bulunduğunuz bölgede doğal yaşamı daima uzaktan izlemelisiniz. Faaliyetinizi planladığınız coğrafyaya ait türleri daha iyi gözlemlemek için yaklaşmaktan ve onları sıkıştırmaktan kaçınmalısınız. Bazı türler insanlar ile etkileşime girdikleri bölgelere bir daha uğramamakta ve av güzergahlarını buna göre değiştirmektedirler, bu da bölgede av-avcı ilişkisinin değişmesine sebep olur.

Faaliyet bölgenizde eğer yırtıcılar (ayı vb.) yoksa sessiz olmalısınız. Yırtıcıların olduğunu bildiğiniz coğrafyalarda ise tamamen sessiz yürümek bu hayvanların size hazırlıksız yakalanmasına sebep olup onların size karşı agresif bir tutum göstermelerine sebep olabilir. Bu tarz bölgelerde sessiz yürümekten kaçınmalısınız.

doğal yaşam yaban hayatı kuş
📷: Vincent van Zalinge

Hangi türden olursa olsun hayvanları beslememeli ve onları sevmeye çalışmamalısınız. Bilhassa hasta olan hayvanlara yardım amacıyla da olsa dokunmamanız önemlidir. Bu hayvanların kuduz benzeri mikroplar taşıyor olmaları olasıdır.

Niyetiniz iyi de olsa hasta olan hayvanlara -özellikle yavrulara, dokunursanız üzerlerine sinecek kokunuz sebebiyle bu hayvanların ebeveynleri onları terk edebilir. Bu senaryolarda hasta yavrular çoğunlukla açlıktan ölmektedir. Eğer hasta veya başı dertte olan bir hayvan görürseniz kendiniz yardım etmek yerine park bekçilerine ve diğer yerel otoritelere haber vermeniz gerekmektedir.

Özellikle sıcak iklimlerde doğal yaşam gece vakitlerinde daha aktif olur. Eğer bölgedeki sınırlı su kaynaklarına yakın kamp yapıyorsanız bu kaynaklara gece yaklaşmamaya dikkat etmelisiniz. Daha önceden de belirttiğimiz gibi kampınız ve su kaynakları arasında bu hayvanların rahatsız olmadan su içebilmeleri için 70 adım mesafe bırakmalısınız.

7. Diğer ziyaretçileri düşün!

Doğada yapılan faaliyetleriniz sırasında sizden başkalarının da sizinle aynı güzergahları kullanacağını unutmayın. Sizin bu faaliyetlerden kendi beklentiniz ne olursa olsun doğada bulunuş amacı ve beklentisi sessizlik ve yalnız olma hissini yaşamak isteyen ziyaretçiler olabilir. Geçtiğiniz yerlere zarar vermemek, varsa evcil hayvanlarınızın kamp alanlarında ve rotalarda kimseyi rahatsız etmemesini sağlamak sizin de sorumluluğunuzdadır.

Özellikle yalnızlık hissini yaşamak isteyen diğer ziyaretçileri düşünüp kalabalık gruplar ile gürültü yapmaktan kaçınmalısınız. Örneğin eğer müzik dinliyorsanız bunun diğer ziyaretçilerin doğa tecrübelerini etkileyeceğini gözden kaçırmamalısınız.

Dar patikalarda ve dağ yollarında geçiş önceliği de dikkat edilmesi gereken bir diğer konudur. Çoğu bölgede binek/yük hayvanları ile geçenler öncelik sahibidir. Yürüyüşçülerin bu hayvanlar geçerken patikadan çekilmeleri ve onları ürkütmemeleri beklenir. Eğer yürüyüşçüler dik bir eğimde  karşılaşıyorsa, genel kural aşağı inenlerin yukarı çıkanlara yol vermesidir. Dağ bisikleti ile uğraşanlar ise dikkatli ve kontrollü olmak ve bu iki gruba da yol vermek zorundadırlar. Diğer yürüyüşçülere arkadan yaklaştıkları geniş yollarda ise kibarca geçeceklerini önceden belirtmeleri beklenir.

trekking hiking doğa yürüyüşü outdoor patika
📷: Timothy Chan

Doğa ve Bıraktığımız İzler

Dünya her ne kadar hepimizin yuvası olsa da biz insanlar evimize gereken önemi ve hassasiyeti göstermeyi ihmal edebiliyoruz. Bulunduğumuz alanlara ve orada yaşayan canlılara saygı göstermek adına bu yazımızda sıraladığımız “İzini bırakmama” prensiplerini takip etmek ise doğada sebep olacağımız insan etkisinin azalmasında büyük bir öneme sahiptir. Doğada sebep olunan tahribat yalnızca doğa sporları yapan kişiler tarafından gerçekleştirilmiyor fakat; doğal düzeni daha da bozmamak adına doğada vakit geçiren veya yalnızca bulunan her bir insanın bu prensiplere dikkat etmesi gerekiyor. Umarız ki bu yazımız, doğada vakit geçireceğiniz zamanlarda çevreye, doğaya ve yaban hayata karşı daha saygılı ve dikkatli davranmanız için bir öncü olur.

İlginizi çekebilir: Doğa Yürüyüşünde Dikkat Edilmesi Gerekenler 

Ne yazık ki hiç fotoğraf yok.